Beşiktaş’ta 2 Aralık’ta yapılması planlanan olağanüstü seçim öncesi adaylar netlik kazanmaya başladı. Milliyet yazarı Mustafa Anıklı, Ahmet Nur Çebi döneminin kapandığını köşesine taşıdı.
Beşiktaş’ta seçim erkene çekildi. Siyah-beyazlılardan yapılan açıklamada “Olağan İdari ve Mali Genel Kurul Toplantısı, 25 Kasım Cumartesi günü gerçekleştirilecektir. 25 Kasım Cumartesi günü çoğunluk sağlanamadığı takdirde ikinci ve son toplantı çoğunluğa bakılmaksızın 2 Aralık Cumartesi günü yapılacaktır.” denildi.
Beşiktaş’ta başkan adayları netlik kazanmaya başlarken son olarak Emre Kocadağ, Gaziantep FK maçı sonrası adaylık sinyali verdi. Milliyet yazarı Mustafa Anıklı, yapılacak olağanüstü kongrede Ahmet Nur Çebi’nin aday olmayacağını belirtti.
Mustafa Anıklı’nın yazısı şu şekilde:
“AHMET NUR ÇEBİ DÖNEMİ KAPANMIŞTIR”
Tam bir “sırat köprüsü”nden geçiş pozisyonunda Beşiktaş… Ağır bir sınav yükü altında… Hem yönetimsel hem de sportif anlamda…
Başkan Ahmet Nur Çebi’nin iyi niyet taşları, cehenneme giden yolu döşedi adeta… Biraz “tek adam” edası, çokça da “Aman kulüp zarar görmesin” sevdası, Çebi’nin ayrılığını hızlandırdı. Yönetim içindeki “gençler”, başkanlarıyla ters düşerken bile, Beşiktaş Başkanı için geri vites yoktu.
Profesyonellerine karşı, “dediğim dedik” tavrı, gerçekler karşısında gözlerini kör etti. Şüphecilik çok kuvvetliydi, ama en büyük darbeyi yakınlarından yedi.
Futbolun sadece futbol olmadığını, “acı tecrübe”lerle tattı Beşiktaş Başkanı… Ferhat Gündoğdu yönetimindeki MHK’de, “hakem operasyonu”nun yılmaz savunucusuydu. Fikret Orman dönemine karşı “amansız” savaşçısıydı. Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Büyükekşi karşısında, “uzlaşmaz” bir inatçıydı. Ama, masanın hesabı Beşiktaş’a kaldı!
Futbol yönetimini, şirket yönetimiyle karıştırdı Başkan Çebi… Oyuncuyla pazarlığı, demirci pazarlığına benzetti. Ancak, “futbol alemi” onu çok fena hırpaladı.
Transfer döneminde kulübün bir kuruşunu bile düşünmesi artısı, ancak düşünmeden para akıttıkları da, eksisi oldu. Gelirken verdiklerinin yanı sıra gönderirken de verdi.
Başkanlığı döneminde, hep verici oldu. Evlerini ipotek ettirdi, kredi geldi. Kasada para yokken, personel maaşlarını ödedi. Kısacası, başkanlığı döneminde, “Paralar nerede?” dedirtmedi.
Seçim tarihini açıklanana kadar başkanlık ümidini yitirmedi. Gerçi hala, ilk seçim tarihi olan 25 Kasım’dan üç gün öncesine kadar, adaylık şansı var ama, bu tepki ateşi karşısında doğrusu buzdağı olsa erir. Nitekim Çebi Yönetimi, kongre tarihini bu yüzden erkene aldı, bu bile Beşiktaşlı taraftarın gönlünü alamadı. Bu saatten sonra, bana göre “Çebi dönemi” kapanmıştır.
Artık, yeni bir dönem için gün sayıyor Beşiktaş… Taraftar, yeni başkanını koltuğunda görmek için, inançlı ve de inatçı… Kimin aday olacağını bilmem ama, kimin seçilemeyeceğini biliyorum.
Beşiktaş’ın DNA’sına uymayacak olanlar seçilemez.
Beşiktaş’ın değerlerine saygı duymayanlar seçilemez.
Beşiktaş’ın varlığını küçük görenler seçilemez.
Beşiktaş adını kullanmak için gelmeyi düşünenler, hiç seçilemez.
“KARTAL’IN MARİFETİ YÖNETİMİN MAHARETİ”
Fenerbahçe bu sezon 19 maçta, içeride-dışarıda, Türkiye’de-Avrupa’da önüne geleni devirdi. Şimdiden 19’da 19 yaptı. Bunun, “Teknik Direktör İsmail Kartal’ın marifeti mi, yönetimin mahareti mi?” tartışması, “Tavuk mu yumurtadan çıktı, yumurta mı tavuktan” ikilemi kadar göreceli…
Kimi, rakiplerinin çok zayıf olmasından ahkam kesiyor, kimi de, “Henüz Galatasaray ile oynamadı” diye dem vuruyor. Fakat, 5 büyük futbol ülkesinde, sadece liglere bile baksanız, sarı-lacivertlilerin yaptığının “iyi bir iş” olduğunu kabul edersiniz. İngiltere’de Tottenham, 10 maçın ikisinden beraberlikle ayrıldı. İspanya’da Real Madrid, 11 haftada bir yenilgi, bir de beraberlik tattı. Almanya’da Leverkusen’in de bir beraberlikle birlikte iki puan kaybı var. İtalya’da Inter de birer yenilgi ve beraberlikle 10 haftayı tamamladı.
Fenerbahçe… 10’da 10’u bırakın bir kenara, Avrupa’da da hep kazandı.
Geçen sezon bunun daha gerisinde, Teknik Direktör Jorge Jesus’a “methiye” düzenlerin, bugün İsmail Kartal’a hala şüpheyle bakmasına ne dersiniz?
Bu, her koşulda gösterilen yabancı sevdası mı, yoksa yerlinin dayanılmaz hafifliği mi? Sizce hangisi?
“OBJEKTİF SINAVLARIN SUBJEKTİF YANSIMASI”
Türkiye Futbol Federasyonu, sadece futbolcu değil, hakemlerin de yetişmesi için, bir dizi düzenlemeler içerisine gitti. Tıpkı futbol akademisinde olduğu gibi, hakem akademisi de kuruyor. Bunun meyveleri, bugün için olmasa bile, gelecek dönemler için olacak şüphesiz…
TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin, iyi niyetinden ve yapmak istediklerinden şüphemiz yok. Kendi ifadesiyle, “Hiçbir şey yapmasak eleştirilmeyiz. Ama biz bir şeyler yapmak istiyoruz” diyor. Ne mutlu…
Ancak Büyükekşi, “her şeyin göbeğinde” olduğu için bazı şeyleri görmüyor, göremiyor.
Geçen hafta “İl Hakem Kurulu” başkanları atamayla değil, sınavla seçildi. Üstelik “şeffaf” olarak hepsinin notu açıklandı. Buraya kadar her şey güzel…
Ancak işin sakat yanlarını da, biz söyleyelim. İlk olarak yapılan psikoteknik sınavları online gerçekleşti. Teknik olarak aksaklıklar yaşandı. Üstelik, bu test online olduğu için, ne kadar sağlıklı olduğu da sorgulandı.
Gelelim, kurallarla ilgili yazılı soru ve pozisyonların yorumlanması olayına… Bu yorumları kim okudu? Kim not verdi? Bu sorular illere gönderilirken, sınav saatinde açılacak şekilde mi düzenlendi? Yoksa -bazıları- bu sorulara, daha önce ulaşma önceliği oldu mu?
Ardından yapılan mülakat da ilginç… Bu da sınavlara “subjektiflik” kattı. Objektif olmak için sınav düzenleyen TFF’yi temsil edenler, mülakat notlarıyla sıralamayı ne kadar değiştirdi?
Açıklanan notlarda, test sonuçlarının etkisi ne ağırlıkta? Alınan notlar nasıl oluştu?
Kaybedenler, tüm bunları bilmek istiyor. Çünkü doğal hakları…