Savaşın ortasında kalan anne adayları; temel tıbbi bakımdan yoksun halde çocuklarını kucaklarına almak zorunda kalıyor.
Derleyen: Ayşe Kısakürek
Kifayet Ebu Asser, “Savaş sebebiyle çocuğuma henüz bir isim verilmedi. Henüz dört günlük” diyor.
Gazze’nin güneyindeki Refah’ta BM tarafından işletilen bir okul barınağının köşesinde hasır bir minderin üzerinde oturan Kifayet, kırmızı bir battaniyeye sarılı küçük kızını kucağına aldı. Yüzünde stres ve yorgunluk ifadesi hakimdi.
İlk kez anne olmak dünyanın her yerinde zordur ancak genç kadın bunu hayal bile edilemeyecek bir travma altında tecrübe etmek zorunda kaldı. Kifayet ve ailesi, Gazze’nin kuzeyinden kaçan yüz binlerce kişi arasında ve diğerleri gibi o da bombalanma korkusuyla kilometrelerce yürümek zorunda kaldı.
“Doğmamış çocuğum için çok tehlikeliydi. Her an korktum” diyerek hissettiği acıyı paylaştı.
Aslen Gazze’nin kuzeyinde ikamet eden olan 24 yaşındaki genç kadın, İsrail ordusunun sivillere Gazze’nin güneyine gitmeleri için tahliye emri vermesiyle ailesiyle birlikte evinden kaçmak zorunda kaldı.
BİR YERDEN BAŞKA YERE SÜRÜKLENİYORLAR
Bu sırada, hamileliğinin son günlerindeydi. Yaşadıklarını BBC için Gazze’de çalışan bir gazeteciye şu cümlelerle anlattı:
“Bir yerden başka bir yere koşup kaçmak zorunda kaldım. Çok bitkin düşmüştüm. İlk başta Nuseyrat Mülteci Kampı’na gittik ama yakınımızda bir yerde bombalama vardı. Parçalanmış cesetleri gördüm. Çok zordu.”
Aile nihayet Refah şehrindeki Kuveyt Hastanesi’ne ulaştı ancak hastanenin doğumhanesi kapatılmıştı. Genç kadın, daha sonra yakındaki Emirlik Hastanesi’ne gitti.
Kifayet, “Çok zordu çünkü doğum yapan kadınların sayısı çok fazlaydı” diyor. Gazze’nin her yerinden; kuzeyden güneye, her yerden geliyorlardı. Ağrı kesici sıkıntısı da vardı. Yani yalnızca ağrı gerçekten dayanılmaz hale geldiğinde ve yalnızca en çok ihtiyacı olanlara uyguladılar” diye ekledi.
Savaş yüzünden ağrı kesici ilaçlar olmadan doğum yapmak zorunda kaldı.
Hastaneler yaralılarla dolu olduğundan, jeneratör yakıtı kalmadığından ve doğumla ilgili acil durumların yönetimi de dahil olmak üzere ilaç ve temel malzeme eksikliğinden dolayı birçok hamile kadın güvenli doğum hizmetlerinden mahrum kaldı.
‘BEBEĞİMİ EMZİRDİĞİMDE KUSUYOR’
Ola Ebu Oali, onlardan biriydi.
Gazze’de BBC için çalışan serbest gazeteci Majdi Fathi’ye, “Bebeğim iki haftalık. Savaş sırasında burada, bu okulda doğdu” dedi.
Ola’nın başka bir küçük oğlu daha var. Hepsi şu anda Refah’ta farklı, aşırı kalabalık bir BM okul barınağında yaşıyor.
“İki çocuğum da hastalanıyor. Mideleri şişiyor ve şiddetli ishal oluyor. Bebeğimi her emzirdiğimde kusuyor” diye ekledi.
Temiz suya erişim, Gazze’de yerinden edilenlerin en büyük zorluklarından biri. BM, her kişinin tüm ihtiyaçları için günde yalnızca üç litre suya erişebildiğini açıkladı.
Ola konuyla ilgli olarak, “Suyumuz yok. Bebeğim için sütümüz yok. Tuvaletlerin durumu dayanılmaz. Pis bir koku var ve kullanmak için sıramızı beklemek zorunda kalıyoruz” ifadesini kullandı.
‘TEK SEÇENEĞİMİZ DENİZDEN SU İÇMEKTİ’
Vefa Yusuf Fahri Ahmed, Ola ile aynı okulda kalıyor, “Hamileyim. Çocuğumun hayatından korkuyorum. Doğum tarihi yaklaşıyor ve yaşadığım çevreden, hastalıklara yakalanmaktan endişe duyuyorum. Temel temizlik için suyumuz yok” diyerek yaşadıklarını anlattı.
Vefa, Gazze’nin kuzey sınırı yakınındaki Beyt Hanun’dan geldi ve güvenlik arayışı içinde bir yerden bir yere sürüklenmek zorunda kaldı:
“Önce El-Muaskar bölgesindeki bir okula gittik. Bizden oradan ayrılmamız istendi, bu yüzden daha güneye geldik. Yolun bir kısmında at arabaları ve eşekler kullandık ama yolun çoğunu yürüyerek aştık. Yanımızda içecek su yoktu, bu yüzden tek seçeneğimiz denizden su içmekti. Kocam bize içecek bir şişe almak için çok çabaladı.”
HAMİLE ANNELER İÇİN DAYANILMAZ
DSÖ, yeterli bakıma erişim eksikliği sebebiyle Gazze’de anne ölümlerinin artmasının beklendiğini söyledi. Yayınlanan raporda, savaşın hamilelikler üzerinde doğrudan ve ölümcül sonuçlar doğurduğu; strese bağlı düşükler, ölü doğumlar ve erken doğumlarda artış olduğunun altı çizildi.
Esma, Gazzeli ama şu anda üç küçük çocuğuyla birlikte Gazze’nin merkezindeki Deyr el Balah’taki Aksa Hastanesi yerleşkesindeki bir çadırda yaşıyor.
Hamile ve evinden kaçmak zorunda kalmadan önce kontrol için Gazze Şehri’ndeki Şifa Hastanesi’ne gitmişti.
Esma, “Sürekli gelen bomba sesleri sebebiyle Şifa’da birçok kadın düşük yaptı. Bu durum özellikle hamile anneler için dayanılmaz. Bebeğim ve düşük yapma konusunda gerçekten endişeleniyorum” deyip ekledi:
“Kemik ağrılarıyla uyanmak günlük bir gerçek haline geldi. Sağlıksız koşullara maruz kalıyoruz. Ayrıca defalarca ceset manzaralarına tanık oluyoruz.”
‘HAYATA GELMEMİŞ BEBEĞİN NE SUÇU VAR?’
Yorulduğunu söyleyen Esma, çatışmanın durmasını istiyor:
“Ateşkes çağrısında bulunuyorum. Çocukların suçu ne ki; bu kadar çekiyorlar? Henüz hayata gelmemiş bebeğimin suçu ne?”
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Gazze’deki hastanelerin yarısından fazlasının yakıt yetersizliği, hasar, saldırılar ve güvensizlik yüzünden çalışmadığını söylüyor.
BM, çatışmalarda yaklaşık 50 bin hamile kadının bulunduğunu tahmin ediyor ve hastanelerin durumuna rağmen her gün yaklaşık 180 doğumun gerçekleşmesi bekleniyor.